top of page

Araştırma Blogu

  • Yazarın fotoğrafı: Murat BARIŞ
    Murat BARIŞ
  • 25 Haz 2024
  • 1 dakikada okunur
ree

Türkiye onu 80’lerde “Kızıl Milyarder” olarak tanıdı… Ama o sıkı bir solcuydu!

Emlak'tan madenciliğe, gazete patronluğundan restoran işletmeciliğine birçok alanda faaliyet gösteren şirketler kurdu. 80’lerde TSK’nın F-16 uçaklarının koruma sistemlerinin geliştirilmesi ihalesini bile aldı!

Aynı zamanda sıkı bir STK’cı.. İş insanı, aktivist!


Türkiye’nin yakın tarihinde yaşanan birçok kritik gelişmede ilginç bir şekilde o çıkıyor karşımıza! Dünya genelinde seçilmiş hükümetlere karşı darbeler planlayan George Soros’un Açık Toplum Enstitüsünün Türkiye temsilcisi. Zaman içerisinde “Kızıl Milyarder” olan lakabının “Kızıl Soros” olarak değişmesi de böyle başladı.


Kimse sebebini tam olarak izah etmiyor ama Kavala hem bizim muhalefet partileri hem de AB- ABD için çok ama çok önemli. Yargılaması devam ederken aralarında ABD’nin de bulunduğu 10 ülke onun serbest bırakılması çağrısı yaptı! Sadece Soros ve Batı ülkeleriyle değil terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ile de sağlam bir hukuku var.


Tarih 23 Şubat 2013… Yer İmralı Cezaevi… HDP heyetindeki Sırrı Süreyya Önder, terör elebaşına Kavala’dan bahsediyor ve şu sözleri söylüyor: Başkanım, her şeyi konuştuk. Bir de başkanlık meselesi var. Kamuoyu bu konuda çok endişeli. Osman Kavala’nın size selamları var. Totaliter bir yapıya dönüşmesinden endişe ediyorlar!


Endişe eden belli ki sadece Kavala değil. Kavala’nın birlikte hareket ettiği yapı-yapılar… Yoksa Önder neden “Endişe ediyorlar” diyerek çoğul eki kullansın ki?

Kavala’nın TV ekranlarında “PKK rasyonel bir örgüt. “PKK’nın silah bırakmasını doğru bulmuyorum” diye başlayan açıklamalarına hiç girmeyelim. Zaten kimsenin ilgisini de çekmiyor değil mi?

Peki Selahattin Demirtaş’a 2013’te “Seni Başkan yaptırmayacağız” dedirtenin Kavala olduğu iddiasına ne diyeceğiz? Kim bu Kavala?


Daha doğrusu kimin, kimlerin adamı?


Ve ortada bir yargı kararı varken neden Kavala’nın bu karar hiçe sayılarak dışarı çıkması gerekiyor?

Hiçbir önyargıya sahip olmadan soruyorum bu soruları… Mantıklı bir açıklaması olan varsa lütfen anlatsın.

Güncelleme tarihi: 26 Ara 2024

Türkiye, zengin kültürel mirası ve tarihiyle tanınan bir ülkedir. Ancak, Türkiye'nin karşılaştığı sosyal sorunlardan biri de sokak köpekleridir. Sokak köpekleri, ülkenin birçok yerinde günlük yaşamın bir parçası haline gelmiştir. Bu çalışmada, Türkiye'deki sokak köpeklerinin durumu, karşılaşılan zorluklar ve potansiyel çözüm önerileri ele alınacaktır.


ree

Sokak Köpeklerinin Durumu


Türkiye'de sokak köpekleri, genellikle sahipsiz, terk edilmiş ya da doğrudan sokakta doğmuş hayvanlardır. Bu köpekler, hem büyük şehirlerde hem de kırsal bölgelerde yaygın olarak görülmektedir. Sokak köpeklerinin sayısının artmasında çeşitli faktörler rol oynamaktadır:


  • Terk Edilme: Evcil hayvan sahiplerinin köpeklerini terk etmesi, sokak köpeklerinin sayısının artmasına neden olmaktadır. Ekonomik zorluklar, bilinçsiz hayvan sahiplenme ve hayvanların bakımının zor olması gibi nedenler terk edilme oranını artırmaktadır.


  • Kısırlaştırma Eksikliği: Kısırlaştırma programlarının yetersiz olması, sokak köpeklerinin üremesine ve popülasyonun kontrolsüz bir şekilde artmasına yol açmaktadır.


  • Yetersiz Barınaklar: Türkiye'deki hayvan barınaklarının sayısı ve kapasitesi, sokak hayvanlarının ihtiyacını karşılamakta yetersiz kalmaktadır. Mevcut barınaklar ise genellikle yetersiz donanıma sahip ve kalabalıktır.


Sokak Köpeklerinin Karşılaştığı Zorluklar


Sokak köpekleri, yaşamlarını sürdürebilmek için birçok zorlukla karşı karşıya kalmaktadır:


  • Açlık ve Susuzluk: Sokak köpekleri, düzenli ve yeterli beslenme imkanına sahip olmadıkları için açlık ve susuzlukla mücadele ederler. Bu durum, sağlık sorunlarına ve yaşam sürelerinin kısalmasına neden olur.


  • Hastalıklar: Sokak köpekleri, bulaşıcı hastalıklara karşı savunmasızdır. Parazitler, deri hastalıkları ve kuduz gibi hastalıklar, hem köpekler hem de insanlar için ciddi tehditler oluşturur.


  • Şiddet ve Kötü Muamele: Sokak köpekleri, insanlardan gelen şiddet ve kötü muameleye maruz kalabiliyorlar. Bilinçsiz bireyler tarafından yaralanma, zehirlenme ve öldürülme gibi olaylar yaşanmaktadır.


Çözüm Önerileri


Sokak köpekleri sorununun çözümü için çeşitli stratejiler ve politikalar uygulanabilir:


  • Kısırlaştırma ve Aşılama Programları: Yerel yönetimlerin ve sivil toplum kuruluşlarının işbirliği ile kapsamlı kısırlaştırma ve aşılama programları düzenlenmelidir. Bu sayede, sokak köpeklerinin üremesi kontrol altına alınabilir ve sağlık sorunları azaltılabilir.


  • Eğitim ve Bilinçlendirme Kampanyaları: Hayvan hakları konusunda toplumun bilinçlenmesi sağlanmalıdır. Okullarda, medyada ve toplumsal etkinliklerde, hayvan sevgisi ve sorumluluk bilinci aşılanmalıdır.


  • Barınakların İyileştirilmesi ve Artırılması: Mevcut hayvan barınaklarının kapasitesi artırılmalı ve yeni barınaklar inşa edilmelidir. Barınakların donanımı ve personel eğitimi de geliştirilmelidir.


  • Terk Etmeyi Önleme Stratejileri: Evcil hayvan sahiplenmek isteyen bireyler için bilgilendirme ve destek programları oluşturulmalıdır. Ekonomik zorluk yaşayan hayvan sahiplerine veteriner hizmetleri konusunda destek sağlanabilir.


  • Yasal Düzenlemeler ve Denetimler: Sokak köpeklerine kötü muamele edenlere karşı caydırıcı yasal düzenlemeler yapılmalı ve bu düzenlemeler etkin bir şekilde denetlenmelidir. Ayrıca, hayvan haklarını koruyacak yasaların uygulanması sağlanmalıdır.


Türkiye'deki sokak köpekleri sorunu, sadece hayvanların değil, toplumun genel sağlığı ve güvenliği açısından da önemli bir meseledir. Bu sorunun çözümü için kapsamlı ve çok yönlü stratejiler benimsenmelidir. Toplumun tüm kesimlerinin işbirliği ve duyarlılığı ile sokak köpeklerinin yaşam kalitesinin artırılması mümkündür. Bu süreçte, hem bireysel çabalar hem de kurumsal politikalar büyük önem taşımaktadır.

  • Yazarın fotoğrafı: Murat BARIŞ
    Murat BARIŞ
  • 8 May 2024
  • 3 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 26 Ara 2024

Gazze de yüzyılların en vahşi, en barbar, en acımasız katliamı yapılıyor. Hastaneler, hastalar, hekimler, hemşireler bombalanıyor. Kuvözdeki çocuklar, ana rahmindeki bebekler paramparça ediliyor. Okullar yıkılıyor, öğrenciler öldürülüyor. Üniversiteler, hocalar, gazeteciler, yardım severler, hiçbir ayrım gözetmeden yakılıp yıkılıyor. Tarih, sanat, kültür din, şehir, din kurumları... Her şey, hepsi un ufak ediliyor. Canını kurtarıp bir kenara çekilenler barınaksız, aç, susuz ölüme terk ediliyor. Sağ kalan kimsesiz çocuklar kaçırılarak sinagog altlarında kazılan dehlizlerde parçalanıyor. Kıyametten bir parça, cehennemden bir sahne yaşanıyor Gazze’de. Öğrencilerini destekleyen rektörler, dekanlar, öğretim üyeleri işlerinden atılma pahasına gençlerle birlikte isyan ediyorlar, meydanlara çıkıyorlar, vicdan kıyamının hala ölmemiş olan sesini haykırıyorlar. Gazze’de insanlara uygulanan, insan görünümlü bu cinnetin, cinayetin, soykırımın, vahşetin ve vahşiliğin kabul edilemez olduğunu, durdurulması gerektiğini söylüyorlar.


ree

Columbia Üniversitesi, Güney Kaliforniya Üniversiteleri, Austin Teksas Üniversitesi, George Washington Üniversitesi, Harvard Üniversitesi, Kaliforniya Eyalet Politeknik Üniversitesi, Humboldt, Emerson Koleji, Nev York Üniversitesi, Emory Üniversitesi, Kuzeybatı Üniversitesi, Yale Üniversite, Moda Teknoloji Enstitüsü, New York Şehir Koleji, Indiana Üniversitesi Bloomington, Michigan Eyalet Üniversitesi Doğu Lansing Kampüsü, Connecticut Üniversitesi... Amerika’daki bütün bu üniversitelerde öğrenciler Gazze’deki insanlık tarihinin en kanlı, en zalim ve en acımasız soykırım ve katliamını protesto ettiler, ediyorlar.


Bu üniversitelerde yüzlerce öğrenci polis tarafından tartaklandı, onlarca öğretim üyesi işinden atıldı, bin kişiden fazla öğrenci ve öğretim elemanı göz altına alındı. Başta New York Post ve diğer Siyonist beslemesi medya organları olmak üzere bu öğrenci isyanını terörist öfke olarak linç edip aşağılamalarına rağmen, öğrencilerin onurla yürüttükleri vicdan kıyamı devam ediyor. Öte yandan Avustralya’daki Sidney Üniversitesi, Kanada, Fransa... ve daha birçok üniversitede protestolar yayılarak sürüyor.


Pekâlâ, Türkiye’deki üniversiteler nerede?

Bu gezegende insan soyunun en büyük ve en kanlı cinayetleri işlenirken, her fırsatta devrimlerin, laikliğin omurgası olduğunu hançeresi yırtılıncaya kadar haykıran ODTÜ nerede?

Bilimselliği ile övünen Hacettepe! Bilim, sanat, kültür ve tarih bir milletle birlikte tarihten siliniyor, sen neredesin?


Bir rektör ataması için kıyametler koparan, Batı’nın seküler bilimine sınır bekçiliği yapan, katedral gölgelerini ve çan seslerini minarelerden yükselen seslere tercih eden, mumyalanmış bilim zihniyetini, felç olmuş beynindeki kapkara zindanlara hapsetmiş olan Boğaziçi sen neredesin? Bir kıtada senin soyun, tarihin en soysuz katilleri tarafından hunharca yok ediliyor, neredesin?

Harç ve kayıt ücretleri, YÖK’ün kaldırılması, yemek ve yurt ihtiyacı ve toplumsal birçok konuya duyarlı İÜ, İTÜ, Yıldız, Dil-Tarih sizler neredesiniz?


Bilgi ve bilim Türkiye'nin en ücra köşesine kadar yayılsın, öğrenci kendi evinde okusun, büyük şehirlerde zelil olmasın diye Anadolu’nun ilçelerine kadar götürülen üniversiteler; Gazze’de, insanlığın literatüründe kayıtlı olan kelimelerin anlatmak için çaresiz kaldığı bir vahşet yaşanıyor, siz neredesiniz?


Protesto kültürünün beşiği olan üniversitelerde genç beyinlerin ve duyarlı yüreklerin kampüslerinden, amfilerinden, dershanelerinden, kütüphanelerinden dalga dalga yükselen dünyadaki erdemli, inançlı ve dirençli haykırışlar Türkiye üniversitelerine ulaşmadı mı?


İnsan soyuna karşı işlenen Gazze’deki hunharlığı hangi ideoloji köreltebilir, hangi ideoloji görmezden gelebilir, hangi ideoloji susturabilir ki siz susuyorsunuz?


Amerika ve Avrupa’dan gelen bütün fikri, ilmi ve sosyal cereyanlara karşı duyarlı olan beyinleriniz topyekûn felç oldu, yürekleriniz çürüdü ve kanlarınız kurudu da bizim mi haberimiz olmadı?


Bugün değilse ne zaman ayağa kalkacaksınız? Gazze’de Siyonist vahşet yerden ve gökten ölüm kusuyor. İnsanlar paramparça ediliyor. Eşinin, evladının, babasının, anasının bedeninden bir parçacık bulup mezar yapan insanların sevinç gözyaşları sel olup sofralarımıza kadar ulaştı. Ölümün pençesinden kurtulan insanlar açlıktan ve susuzluktan hayatlarını kaybediyor. Kendi soyunun Siyonistler tarafından vahşice yok edilmesinin karşısında böylesine sessiz, duyarsız ve umarsız kalmak Türkiye üniversitelerini tarihin, bilimin, insanlığın, haysiyetin ve vicdanın azabından kurtaramayacaktır.


Bugün değilse yarın. Burada değilse, orada. Ama mutlaka ve mutlaka.


İletişim Bilgileri

  • LinkedIn
  • X
  • Facebook
  • Instagram

Gönderdiğiniz için teşekkürler!

©2024 Designed by Murat BARIS

bottom of page