top of page

Araştırma Blogu

  • Yazarın fotoğrafı: Murat BARIŞ
    Murat BARIŞ
  • 3 Eyl 2024
  • 2 dakikada okunur
ree

Türkiye günlerdir Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde yaşanan olayı konuşuyor. Sosyal medyada kurulan mahkemelerde kimi genç teğmenleri “Darbeci” ilan ediyor, kimi gizleyemediği sevinciyle “Kemalist ordu konuşacak” diyemese de 28 Şubat’tan, 2007’deki Cumhuriyet Mitinglerinden esintiler taşıyan hükümler veriyor! Öncelikle bu ordu hepimizin. Kimsenin siyasi hesaplarla Türk Silahlı Kuvvetlerini ideolojik eksenli bir tartışmaya çekmeye hakkı yok. Hele de tarihin bu döneminde. Bu ordu 15 Temmuz ihanetinden sonra adeta destan yazdı. Fırat Kalkanında, Zeytin Dalı’nda, Barış Pınar’ında, Pençe Kilit harekatlarında dünya askerlik tarihine geçecek başarılar elde etti.


Küresel emperyalizm yeni bir dünya düzenini oturtmaya çalışırken Suriye’nin kuzeyinde, Irak’ta, Libya’da, Kafkaslarda, Balkanlarda, Afrika’da, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin haklı tezlerini ve gasp edilmek istenen çıkarlarını muhafaza etti. Etmeye de devam ediyor.


Türkiye’nin etrafının ateş çemberine döndüğü bir süreçte en son ihtiyaç duyacağımız şey TSK’nın iç siyasi tartışmalara çekilmesi olur. Yukarıda saydığımız coğrafyalarda bizimle rekabette olanların en çok istediği şey tam olarak budur. Aman dikkat. Sosyal medya refleksleriyle sıcak tutulmaya çalışılan bu tartışmanın daha fazla sürdürülmeden sonlandırılması gerekiyor.


Resmi kaynaklara göre şuan Kara Harp Okulu mezuniyet törenindeki “Kılıç Çatma” hareketiyle ilgili başlatılan bir soruşturma yok. Ancak bir inceleme yapılacak. Ant içen 980 teğmenden 200-250’sinin neden eski yemini tekrar ettiğine bakılacak. Elde edilen sonuçlara göre ilgili yönetmelik çerçevesinde hareket edilecek. Peki genç teğmenlerin yaptığı bir disiplinsizlik mi? Evet öyle. TSK kendi iç bünyesinde bu meseleyi çözecektir. Sosyal medya mahkemelerinin işi değil bu.


O teğmenler henüz 20’li yaşlarının başında. Heyecanlılar, omuzlarındaki büyük sorumluluğun farkındalar. Onların heyecanını kullanarak toplumu ayrıştırmak için fırsat kollayanlara istediklerini vermeyelim. Trakya ve boğazlarla beraber Anadolu’nun dünyanın en kıymetli mülkü olduğunu ve bu mülkün tapusunun bizde olduğunu unutmayalım. Ve tabii ki bu mülkte gözü olanları da…


Son dönemde dünyayı etkileyen savaşlar ve iç karışıkların tamamının bize kuş uçuşu 1-2 saat mesafede olması tesadüf değil. Anadolu’nun savunması bu yüzden Gazze’den başlıyor. Mehmetçik bu yüzden Suriye’de, Irak’ta, Libya’da…


Gazi Mustafa Kemal’in geçen yüzyılda çizdiği Misak-ı Milli sınırları tarihin ve coğrafyanın bize dayattığı ana hedef.


Söz konusu olan vatansa, Misak-ı Milli ise hepimiz Atatürk’ün askerleriyiz.

Kimse meseleyi başka taraflara çekmesin. Milletin çocuklarını millete karşı doldurmaya çalışmasın.

Türkiye bir kez daha bu tuzağa düşmez.

  • Yazarın fotoğrafı: Murat BARIŞ
    Murat BARIŞ
  • 20 Ağu 2024
  • 2 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 2 Eyl 2024

ree

Douglas Macgregor..

Pentagon eski danışmanı ABD’li bir emekli Albay… Geçen hafta ABD’nin Türkiye’ye saldırması için PKK’yı hazırladığını iddia etti! Bizim için malumun ilanı gibi bir şey bu emekli albayın söyledikleri.

Ancak ABD Ankara Büyükelçisi bu konuda farklı düşünüyor.. Ona göre Macgregor’ın iddiaları “Saçmalık” ve üzerinde durulmaya değecek önemde değil! Çünkü PKK, ABD’nin terör örgütü listesinde!

Büyükelçi haklı. ABD, 10 Ağustos 1997’den beri PKK’yı terör örgütü olarak kabul ediyor! Ama aynı ABD, Suriye’nin kuzeyinde “Gayriresmi kara gücü” ilan ettiği YPG’yi “Özgürlük savaşçıları” olarak dünyaya tanıtıyor! Eğitiyor, donatıyor, fonluyor ve fonlatıyor! YPG’nin PKK’nın yan şubesi olduğunu görmezden geliyor. Bizden de öyle davranmamızı bekliyor!


Dün sosyal medyada Douglas Macgregor’ın yeni bir videosu dolaşıma girdi. ABD’den sonra İsrail’in kirli sırlarını ifşaya başlayan Macgregor diyor ki…

İsrail’in Gazze’deki asıl amacı güvenliğini sağlamak değil topraklarını genişletmek.

Hamas’ı bahane ederek bölgedeki tüm Arapları yok edecekler. Bu uzun zamandır yapmayı düşündükleri ama cesaret edemedikleri bir şeydi.

ABD’deki İsrail lobisinin hem Washington’ı hem de birçok Batılı ülke başkentini kontrol eder hale gelmesiyle cesaretlendiler. Batıda kontrol ettikleri sadece siyaset değil. Medya ve finans da onların elinde!


Macgregor’ın PKK analizi gibi İsrail analizi de aslında yeni bir bilgi içermiyor.

Türkiye’de bir avuç insanın yıllardır gördüğü ve çaresizce toplumun tamamını uyarmaya çalıştığı gerçekler bunlar. Cumhurbaşkanı Erdoğan durup dururken “Anadolu’nun savunması Gazze’den başlar “demedi. Bu Türk devlet aklının yaklaşan tehlikeyi gördüğünü ve kendisini buna göre konumlandırdığını muhataplarına ilan ettiğinin bir işaretiydi.

Kimse kendini kandırmasın. İsrail’in bölgede yok etmek istediği sadece Araplar değil. ABD, PKK’yı boşuna Türkiye’ye saldırsın diye hazırlamıyor.

Bütün hazırlık azgın devlet İsrail’in "Vadedilmiş Topraklar" hezeyanını hayata geçirmek için yapıldı, yapılıyor. İsrail durdurulmazsa gözünü er ya da geç Anadolu’ya dikecek. Bunu göremeyecek kadar kör olanlar için de mücadele etmek zorundayız. Bunun dışında başka bir seçeneğimiz yok.

  • Yazarın fotoğrafı: Murat BARIŞ
    Murat BARIŞ
  • 26 Haz 2024
  • 4 dakikada okunur
ree

İstanbul'un düşman işgalinden kurtuluşu 6 Ekim'de kutlanmaktadır. Hal böyle iken İstanbul'dan son İngiliz askerinin ayrılışı 2 Ekim’dir. Peki 2 Ekim'de gitmiş olan İngiliz askerinin kutlamasını neden 6 Ekim'de yapıyoruz? Son Arabic zırhlısı ile giden İngilizler 2 Ekim'de ayrıldılar, Dolmabahçe limanından gittiler. Niye 2 Ekim değil, 6 Ekim? İşte bu iki tarih arasında, bu 4 gün içerisinde çok önemli şeyler oldu.


İstanbul'un kurtuluşu aslında diğer illerimizin kurtuluşundan farklıdır. Bir Bursa'nın, bir Bilecik'in, bir İzmit'in kurtuluşu gibi değildir. Törenle İstanbul'da, Tarabya'da İngiliz subayları ile Türk subayları bir araya geldiler. Çayırlık alanda, bir garden parti verildi. Karşılıklı güzel bir ortamda, nezih bir ortamda Boğaz'a bakarak çaylar, kahveler içildi ve İngilizler ondan sonra törenle ayrıldılar İstanbul’dan. O zaman küçük bir Türk askeri birliği vardı. Bunlar Dolmabahçe limanında havaya ateş ederek İngilizleri selamladılar. İngiliz askerleri gemilere bindi ve gittiler. Peki bu nasıl kurtuluş oluyor? Yani kurtuluş, düşman kaçar da arkadan kovalar, kurtuluş budur. Şimdi burada ne oluyor? Bakın İngilizler Çanakkale'yi geçmek için 500 bin asker zayiat verdiler. Çanakkale'yi niçin geleceklerdi? İstanbul'u elde etmek için. Peki İstanbul'u elde ettiler, 5 yıl İstanbul'da kaldılar da neden törenle Levazım partilerle gayet memnun bir şekilde İstanbul'dan ayrıldılar ve dönmediler. İstanbul'u bırakmamak için ellerinden geleni yapmadılar. Galiba meselenin düğüm noktasına doğru yaklaşıyoruz.

 

"Lozan", çünkü Türkiye Cumhuriyeti Lozan'ın bir eseridir. Eğer Lozan'da izin verilmeseydi, Lozan'da bizim bağımsızlığımızın tanınması söz konusu olmasaydı, Türkiye Cumhuriyeti kurulamayacaktı. Türkiye Cumhuriyetin tapusu diye sık sık söylenmesinin sebebi işte budur. Ama bu aslında çok övünülecek bir şey değildir. Çünkü tapu sonunda bir tapu dairesine götürür bizleri. Tapu dairesi kim, tapu dairesinde kim var? Bize Cumhuriyetin tapusunu kim verdi? İngilizler mi verdi? Bunu mu demek istiyorsunuz? Türkiye'de tarih yeniden yazılmalı, işte Lozan Türkiye'nin tapusudur diyorsan, tapu dairesinin müdürünün kim olduğunu da bileceksin. Tapu Dairesi Müdürü İngilizler de Lord Curzon, çok önemli bir İngiliz Dışişleri bakanıdır. Lozan'da Lozan’ı o yönetmiştir, Başkan odur. Bakın Türkiye'den hiçbir temsilci, hiçbir komisyonda başkanlık yapamamıştır. Hiçbir komisyonun başkanı Türk değildir, Türkçe yoktur ve bütün komisyonlar Fransız, İngiliz ve İtalyan başkanlar tarafından yönetilmiştir. Biz sadece oraya katılımcı olduk, kendi dilimizle konuşamadık ve kendi dilimizle müzakere edemedik. Lozan'ın sonuçlarından bir tanesi Türkiye'de bir sağlam bir yönetimin, yeni bir yönetimin kurulması idi. Bu karara bağlandı. Lozan'ın 1923 yılının ağustos ayında imzalanmasından bir ay sonra ikinci Türkiye Büyük Millet Meclisi onayladı. Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi onaylamayı uzattı. Ali Şükrü Bey, Lozan'ı onaylayacak olan meclisin en ateşli müdafi ve muhalifi idi. O tasfiye edildi, birinci Meclis dağıtıldı, ikinci meclis ancak Lozan'ı tasdik etti ve onayladı. Yunan Parlamentosu onayladı ama İngiliz, Fransız ve İtalyan parlamentoları asla onaylamaya yanaşmadılar. Eğer Lozan'da dayatan taraf bizdiysek, resmi söylem öyle söylüyor, masaya yumruğunu vuran, imzalayın şunu diyen bizdiysek, niçin önce biz onayladık da meclisimizden geçirdik.

 

İngiliz, Fransız ve İtalyan Parlamentosu ve diğer ülkeler bunu bir türlü Meclislerine de getirmediler. Bakın bu sorunun cevabı yok demek ki. Aslında çok da öyle zafer değil Lozan, hala üzerinde tartışmalar devam eden, karanlık alan Lozan'ın içi. Onun için sonuçları itibariyle İstanbul hala Lozan imzalandığında İngilizlerin elindeydi. Lozan imzalandıktan sonra İngilizlerle Eylül ayında bir protokol yapıldı. Burayı nasıl boşaltacaklarına dair. Bununla ilgili uzun prosedürler konuşuldu ve bu prosedürler sonunda Ekim ayının 2'sine kadar İstanbul'un boşaltılacağı karar altına alındı. O protokolden size birkaç maddeden bahsedeyim.


Protokolde şöyle deniliyor; biz şu şu, tarihte gemilerimizi boşaltıp yavaş yavaş ve nihayet son gemilerimiz 2 Ekim'de ayrılacaktır. 2 Ekim'de ayrılacak olan gemimiz Arabic zırhlısı. O da enteresan. Çanakkale Boğazı'nı geçmeden ve Çanakkale Boğazı'nı geçtikten sonra size telsizle talimat vermeden Ankara'daki atlı birlikleriniz İstanbul'a doğru hareket etmeyecektir. Başka herhangi bir yerden de Bursa'dan, Edirne'den, Edirne'de zaten askerimiz yok, Kocaeli'nden, şuradan buradan trenle gidilmeyecek. Trenle gitmemiz istenmiyor. Kim istemiyor? İngilizler istemiyor. Ankara'dan atlı birlikler hareket edecek. Atlı birlikler de ancak dört günde gelebiliyorlar İstanbul’a. Kendi ülkemizde, kendi şehrimizi İngilizlerin dayatmasıyla kurtardığımızı söylüyoruz. Nasıl kurtarmak? Çanakkale'den çıkıyorlar, telsizle tamam hareket edebilirsiniz talimatını veriyorlar. Ankara'dan birliklerimiz hareket ediyor, 2 Ekim'de hareket edecekler, 6 Ekim'de İstanbul'a girecekler, girdiklerinde düşman yok, 4 gündür İstanbul'da bir tek İngiliz askeri yok ve İngilizler çoktan Akdeniz'i boylamışlar. Dolayısıyla niye 6 Ekim'de kutluyoruz? Çünkü Türk askerinin girişine ancak 6 Ekim'de izin verildi, diğer bölgelerden Türk askerinin girmesine izin verilmedi. Bunu kim kararlaştırıyor? İngilizler.


İngilizler İstanbul'u neden bıraktı? Lozan'da alacaklarını aldılar, Ortadoğu kendilerine kaldı, Fransa'yla İngilizler Ortadoğu'yu paylaştılar ve Türkiye'ye de bir sınır çizildi. Hatay'da bizim sınırlarımızın içinde değildi. O tarihte o kadar garip bir sınır çizildi ki, işte şimdi petrol bölgelerine doğru yavaş yavaş gittiğimizde bunu görüyoruz. Mayınlı bölgede çıkan petrolleri niye tam da bizim sınırımızın olduğu yerde bunlar çıkıyor. Bunların hepsini planladılar ve Türkiye'nin nasıl bir yönetim şekline sahip olacağına dair bir anlaşmaya varıldı. Hilafet kaldırılacaktır, Cumhuriyet kurulacak ve batı ile ilişkiler iyi olacaktı, batı dünyasına ve medeniyetine girecektik, alfabe değişecek, dilimiz değişecek ve kılık kıyafetimiz, hukukumuz, hukuk çok önemli. Tabii Türkiye'deki gayrimüslimler ve yabancılar açısından da bu çok önemli. Batı hukukunu kabul edeceğiz, İsviçre'den hukuk alacağız, İtalya'dan ceza hukukunu, Almanya'dan deniz hukukunu alacağız ve batı medeniyetine geçeceğiz. Bu şartlar kabul edildi ve bu şartlar kabul edilip de hilafetin de kaldırılacağına karar verildikten sonra İngiliz burada niye kalsın? Sonuçta yapmak istedikleri zaten garanti altına alınmış vaziyette. Dolayısıyla İngilizlerin artık burada bulunması onlara zarar verecek ve bu reformlar adım adım Türkiye'de gerçekleşeceğinden İngilizler bundan mutlu olacaklar.


Ve nitekim 1936 yılında İngiltere Kralı Ayasofya'nın da müzeye çevrilmesinden sonra Türkiye'ye gelecek, Ayasofya'yı gezecek, müze yapılmış olan Ayasofya'yı, İstanbul'da bir gece kaldıktan sonra dönecek ve Türkiye ile İngiltere ilişkileri yeniden bahar havasına girmiş olacak. Demek ki İngilizler İstanbul'dan giderken geride bir problem bırakmayacak bir şekilde bir anlaşmaya vararak gittiler. Mutluydular ve bu mutlulukları İngiltere kralının Türkiye'ye gelişiyle de taçlanmıştır.

İletişim Bilgileri

  • LinkedIn
  • X
  • Facebook
  • Instagram

Gönderdiğiniz için teşekkürler!

©2024 Designed by Murat BARIS

bottom of page